ÜVEY KIZ

ÜVEY KIZ – Durun! Durun! Önce küçüğü havuza indireyim!
(Koşup küçük kızı alır, önünde eğilir, yüzünü ellerinin içine alır) Zavallı yavrucak, neredeyiz demek ister gibi, şu iri gözlerinle şaşkın şaşkın bakıyorsun! Bir tiyatro sahnesindeyiz, şekerim! Sahne nedir mi? Bir yer ki, orada gerçek olaylar canlandırılır, oyunlar oynanır. Şimdi biz de oyun oynayacağız. Gerçekten, ya! Sen de.

(Bağrına bastırır, hafifçe sağa sola sallayarak onu kucaklar) Oh, canım, canım benim, sen ne fena bir oyun oynayacaksın! Senin için ne kötü şeyler düşünmüşler! Bahçe, havuz. Eh, yalancıktan bir havuz, belli. Felakete bak ki, burada her şey yalancıktan şekerim. Senin gibi küçük bir çocuk, gerçek havuzdan çok, bu yalancıktan havuzdan hoşlanır; içinde güzel güzel oynarsın da onun için. Fakat hayır, başkaları için bu bir oyun, ama senin için öyle değil, çünkü sen, yavrum gerçeksin ve gerçekten güzel, kocaman, yeşil bir havuzda oynuyorsun. Senin havuzunu bambu ağaçları gölgeliyor, içinde bu gölgeleri yırtarak yüzen minnacık ördekler var. Sen bu ördeklerden birini yakalamak istiyorsun.

(Herkesi dehşet içinde bırakan bir çığlıkla) Yapma, Rosetta’cığım, yapma, annen oğluyla uğraşıyor, seninle ilgilenemiyor! Ben de hülyalarımın peşindeyim.