DÜNYA TİYATROSU

Erken dönem

Tiyatro, Yunanca “theatron” yani “görme yeri” sözcüğünden gelmektedir. Çünkü günümüzdeki anlamıyla çağdaş tiyatronun tarihi, bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenlere dayanmaktadır.

İlk tiyatro şenliği MÖ 534 yılında Atina’da yapılmıştır. Antik Çağ‘da tiyatro, üst sınıfa özgü bir etkinlikti. Her yıl Dionysos’u kentin hangi ileri geleninin onurlandıracağına karar verilir ve bu kişi etkinlikleri düzenlerdi. Bu nedenle sosyal itibarla doğrudan ilgiliydi. Tanrı adına bir yarışma yapılır ve en iyi oyun, hazırlayan kişinin itibarını arttırırdı. Ayrıca, ilk tiyatro eserleri ile Yunan mitolojisinin el ele olduğunu söylemek gerekir. Bu nedenle bu iki alan birlikte değerlendirilmelidir.

Bu dönemde oyunlarda dekor ya da kostüm bulunmazdı. Sahne tamamıyla boş olur, başroller de önemli kişiler tarafından oynanırdı. Bir de anlatıcı görevi gören “koro” bulunurdu. Günümüzde geçerli olan oyunculuk anlayışı yoktu ve ifade edilen duygular oyuncuların ellerinde tuttukları ve yeri geldikçe yüzlerine koydukları maskelerle belirtilirdi. Bugün tiyatronun simgesi hâline gelen gülen ve ağlayan maskeler bu uygulamanın bir uzantısıdır. Nitekim, Yunan tiyatrosunda sadece iki tür oyun vardı: trajedi ve komedi.

Trajedilerde içerik daha çok Tanrılarla insanların çatışmaları üzerineydi. Dönemin dini inanışlarının sembolik bir ifadesi olarak, oyunlarda Tanrılar ile insanlar arasında doğrudan etkileşim normaldi. Bu mitik düzen tarih boyunca edebiyat eserlerini etkileyen bir nitelik olmuştur. Komedilerin ise çoğunlukla siyasi alay içerikli oldukları söylenebilir. Kullanılan dil ise yoğunlukla argodur.

Ayrıca bu dönem tiyatrosu Aristoteles’in “üçlü birlik” ilkesine dayanır: olay, yer ve zamanda birlik. Aristoteles’e göre oyunda baştan sona takip edilen tek bir hikâye olmalıdır. Ara hikâyeler ya bulunmamalı ya da çok az olmalıdır. Bir oyun tek bir yerde geçmeli, farklı yer ve coğrafyalara yayılmamalıdır. Sahne tek bir yeri temsil etmelidir. Olay örgüsü bir günden fazla bir zamanı kapsamamalıdır.

Orta dönem

Özellikle William Shakespeare‘in ön plana çıktığı bu dönemde artık tiyatro dinsel niteliğini yitirmiştir ve popüler bir eğlence türü olarak dikkat çekmektedir. Antik Yunan‘dan izler taşısa da, halkla olan doğrudan ilişkisi nedeniyle tiyatro yaklaşımları değişime uğramıştır. Komedi ve trajedi türlerine “tarihsel” oyunlar kategorisi eklenmiştir. Aristoteles’in “üç birlik” kuralından vazgeçilmiştir. Ayrıca tiyatro artık “profesyonel” bir etkinlik olmuştur. Shakespeare’in kraliçeden maddi destek aldığı ve kâr üzerinden dönen bir tiyatro grubu olduğu bilinmektedir. Bu dönemde oyunculuk kavramı değişmiş olsa da, henüz kadın oyuncular bulunmamaktadır. Kadın rolleri, genç erkek oyuncular tarafından oynanmaktadır. Shakespeare bunu özellikle kıyafetle cinsiyet değiştiren roller yazarak oldukça komik ve ironik hâle getirmiştir.

Günümüz Tiyatrosu

Modern tiyatroya damgasını vuran önemli isimlerden biri belki de Konstantin Stanislavski’dir. 19. yüzyılın sonlarına doğru “sihirli eğer” diye bilinen oyunculuk kuramını geliştiren Stanislavski özellikle gerçekçi akıma yön vermiştir. Söz konusu kuramda, oyunculardan kendilerini, canlandırdıkları karakterlerin yerlerine koymalarını ve bu şekilde seyirciye söz konusu duyguları vermeleri beklenmektedir.